Sarı, yeşil, kırmızı ve mavi renk metaforu üzerine
kurguladığımız ve birbirinin devamı niteliğindeki diyaloglarımızın ‘Yeşiller’
bölümündeyiz.
---
1. DİYALOG (Yeşiller 12. Bölüm)
KONU: İnançlarımız Ve Siyasi Eğilimlerimiz Uyumlu mu?
YER: Eyüp Sultan Meydanı
Eyüp Sultan Meydanında toplanan kalabalığın, 15 Temmuz gecesi yaşananlar
ile Ekrem İMAMOĞLU ve karısının sosyal medya paylaşımları üzerinden yaptıkları
konuşmalarının seyri, genel seçimlere ve dolayısıyla siyasi tercih yapılırken
dikkat edilmesi gereken hususlara gelir.
Avukat Sezai (45-50 yaşlarında): -Söz 15 Temmuza gelince, ‘İnançlarımız Ve
Siyasi Eğilimlerimiz’ konumuzu biraz ihmal ettik sanki. Gerçi o gece ve
sonrasındaki süreç, inancımız ve siyasi eğilimlerimizin doğal yönergesi gibi oldu
ama biz yine de asıl konumuza dönersek; eskiden bizim inancımıza karşılık gelen
siyasi eğilimlerimiz vardı ve bize göre isabetliydi bu eğilimlerimizin adresi
olan partilerimiz. Yetersizlerdi belki, siniklerdi, pasiflerdi ama ülkemizin
çıkarlarını öncelediklerini bilirdik hepimiz. Bu konuda tereddüt yaşadığımızı
da hiç hatırlamıyorum.
Emekli Büyükelçi Ersan (65-70 yaşlarında): -Şimdi tereddüt mü var yani, onu mu söylemek
istiyorsunuz?
Avukat Sezai (45-50 yaşlarında): -Eee, aslında tereddüt hali de yok artık!
Çünkü özellikle 2016 sonrasında her şey çok daha net olmaya başladı ve
bizlerdeki tereddüt hali de böylece ortadan kalktı diyebilirim.
Emekli Büyükelçi Ersan: -Nasıl yanı? Biraz açar mısınız lütfen?
Konuşmacıları dikkatle dinleyen
kalabalığın varlığından rahatsız olan iblis, diyalogların seyrini değiştirmek ve
özellikle zihinlerde zehirli bir kuşku uyandırmak için aradığı fırsatı
bulduğunu düşünür.
İblis: -Bu konuşmanın seyrini hiç ama hiç doğru bulmuyorum! Bazılarımızın ihanetle suçlanmasına varabilecek bu ifadelerin düşünülmeden söylendiğine inanıyorum ve bunun, çok ama çok tehlikeli olduğunu söylemek istiyorum! En azından, toplanıp bizleri dinleyen, arada söz alıp kendi fikirlerini söyleyen şu değerli dinleyicilerimize saygınız gereği, siyasi partilere ve onların seçmenlerini suçlamaya varan bu konuşmaların sonlandırılması gerekir diye düşünüyorum, haksız mıyım?
Dinleyici
kalabalık, bir taraftan ‘ihanetle
suçlanmasına varabilecek sözlerin’ hangileri olduğu düşünürken; bir taraftan da kendi aralarında heyecanla konuşmaya başlarlar;
-Ben anlamadım, ne dedi bu?
-Ben de anlamadım! Kim bu? Biraz önce
şurada gördüm onu; bak, şu karşımızdaki gençlerin arasında.
-Evet, ben de fark ettim. Sonra da şu
kadınların arasında gördüm onu; karşımızdaki şu türbanlı ablamız yok mu? Ha
işte onların yanında…
-A-a, Fikriye abla değil mi o? Dur, … (Devamı 14. Bölümde)
Yarın 14. Bölümde görüşmek üzere…
Görüş ve önerilerinizi, sayfamızın altındaki ‘yorum girin’ bölümüne lütfen (!) yazınız.
Yorumlar
Yorum Gönder