ALLAH-U EKBER!.. (3. Bölüm)

 

Yer: Kahramanmaraş  (3. Bölüm)

 

Oğlunun ve kızının akıbetini öğrenmek için Mersin’den arkadaşları Yılmaz ve Abdurrahman’la birlikte Kahramanmaraş’a giden Tuncer, şehrin girişinde, kendine gazeteci izlenimi vermeye çalışan birinin umut kırıcı konuşması karşısında adeta yıkılır! Bir süre sonra, arkadaşlarının teselli edici konuşmaları ve yardımıyla doğrularak kendine gelen Tuncer, bu defa, etrafındaki sayısız enkaza korkuyla ve büyük bir şaşkınlıkla uzun uzun bakınır...

Tuncer (50-55 yaşlarında) bitkin ve baygın bir halde: -Dur Yılmaz’ım dur! Buraları tanıyamadım… Neredeyiz biz? Trabzon Caddesi nerede kaldı?

Yılmaz (45-50 yaşlarında) Abdurrahman’a göz ucuyla baktıktan sonra: -Tuncer abim, burası Trabzon Caddesi!

Tuncer, kısa bir sessizlikten sonra: -Yılmaz, yoksa bu bir rüya mı? Ne olur Yılmaz, rüya olsun! Eyvah!

Abdurrahman (50-55 yaşlarında) dayanamaz, Tuncer’e sıkıca sarılır ve bir süre öylece ağlaşırlar…

Yılmaz gözyaşlarını silerken, bir taraftan da metanetli görünmeye çalışarak: -yalvarırım size sakin olun biraz! Tuncer abi sokağı hatırlıyor musun, yeğenlerimizin kaldığı evin sokağını bulabilir miyiz?

Tuncer’in konuşmaya hali yoktur! Ama bir taraftan da, karla karışık yağmura, yer yer bileklere kadar yükselen buz gibi su birikintilerine, yürümeyi bile zorlaştıran çamura ve bıçak gibi keskin rüzgâra aldırış etmeden, olağan üstü bir gayretle çalışan arama kurtarma ekiplerine tanık olan Tuncer ve arkadaşları, hem çok şaşırırlar ve hem de yeniden umutlanırlar.

Abdurrahman: -Şehrin girişinde gördüğümüz gazeteci ekibin başı, açıkça bize yalan söylemiş! Niye böyle bir şey yaptı ki? Bu nasıl bir ruh hali böyle?.. Anlamıyorum, vallahi anlamıyorum!

Yılmaz: -Ben zaten şüphelenmiştim O'ndan! Gazeteci falan değil; gazeteci maskesinin arkasına gizlenmiş bir görevliydi o... Bu ve benzeni durumları fırsat bilen sırtlan sürülerinden sadece birisiydı o... Demek ki, tek derdi öncelikle bizi ümitsizliğe sevk etmekmiş! Yerinde görmeseydik, üçümüzde inanmıştık!

Tuncer ve arkadaşları, iş makinalarının yıkıntılar içindeki titiz çalışmalarını, depremzedelere şefkatle sıcak çorba dağıtan güvenlik güçlerini, gönüllü yardım kuruluşlarının sağa sola koşuşturan özel kıyafetli görevlilerini gördükçe de çok duygulanırlar…

İblis, bu defa depremzede gibi görünmeye çalışarak, sinsice arkadaşlara yaklaşır ve enkazın üzerinde arama kurtarma faaliyeti içerisindeki yelekli görevlileri işaret ederek: -Soma’dan geldiler… Yaaa... Diğerler de İstanbul ve Ankara Büyükşehir’den… Yardımımıza koşanlar, ilk onlar oldu!

Abdurrahman: -Geçmiş olsun ablam! Allah onlardan da, diğerlerinden de razı olsun! Ama dur bir dakika! Görevlilerin hepsinin kıyafetlerinde, göğüslerindeki, kollarındaki ve yeleklerindeki armalarda hangi kurtarma ekiplerinden oldukları yazıyor zaten...

Yılmaz heyecanla: -Bakın, şunların montlarının arkasında kocaman harflerle AFAD yazıyor! Çoğunlukta da onlar var zaten... UMKY’yi de görüyorum, şu turkuaz renkli yelekliler... Bak, Konya Büyükşehir'i de görüyorum! Kocaeli de burada...

Abdurrahman'ın boğazı düğümlenerek: -Bakın, bakın şunlar da Erzurum ekibi galiba… Hay Allah'ınıza kurban! Kahramanmaraş, Ankara, Kayseri… Hepsi var…

Yılmaz, sağa sola koşuşturan görevlilere kilitlenmiş halde, yanında olduğunu düşündüğü kadın depremzedeye sorar: -Canla başla çalışan bunca yardım ekibi varken, neden özellikle Soma ve İstanbul-Ankara Büyükşehir’i işaret ettiğinizi anlamadım? Hım, var mı bunun özel bir sebebi?

Abdurrahman: -Kime soruyorsun Yılmaz, Bana mı?

Yılmaz şaşkınlıkla: -Yok abi! Nereye gitti o depremzede ablamız? O'na sorudum…

Abdurrahman: -İyi ya işte ben de buna şaşırıyorum! Bir anda kayboldu sanki! Tuncer, sen gördün mü?

Tuncer: -Ben de çok şaşkınım! Önce o haberci gurubu, sonra da amacına ulaşamadığını anlayıp, bir anda ortadan kaybolan bu kadın!.. Bence o kadın depremzede değildi; bu da, depremzede maskesi altındaki başka biri! Tuhaf, çok tuhaf!  (Devamı yarın)

 

Yarın 4. Bölümde görüşmek üzere…


Görüş ve önerilerinizle birlikte, yazmış olduğumuz deprem diyaloglarına eklenebilecek yaşanmışlıkları, bilgi ve fotoğrafları, paylaşılmak üzere sayfamızın altındaki ‘yorum girin’ bölümüne veya efraimasafdogan@gmail.com adresine yazınız/gönderiniz lütfen!

Yorumlar