Yer: Kahramanmaraş (9. Bölüm)
Kahramanmaraş merkezli ve 11 şehrin tamamını kapsayan çok geniş bir alanda, Anadolu tarihinin bilinen en büyük iki
depreminin peş peşe meydana geldiği bir günde olunmasına rağmen, devletin bütün kurumlarının yanında, ülkenin her yerinden koşup gelen insanlarımızın da olağan üstü yardım çalışmaları
karşısında umutlanan Tuncer ve arkadaşları, diğer taraftan bizzat tanık oldukları provokatörlerin
yıkıcı yalanları ve kışkırtıcı iddiaları karşısında ise hem çok şaşırır, hem de
çok üzülürler!
Üstelik sosyal medyada dolaşan yüzlerce maksatlı
yalan ve arama kurtarma çalışmalarını engellemeye veya geciktirmeye yönelik asılsız
ihbarları da henüz bilmezler bile…
Bu arada, Zeynel’in arama kurtarma görevlisi olduğu enkazdan can çıkarıldığının anlaşıldığı “Allah-u Ekber!” nidalarıyla irkilen Tuncer, iç dünyasında yaşadığı hisleri hayata geçirme konusunda çok daha kararlıdır artık.
Tuncer (50-55 yaşlarında): -Kardeşlerim! beni biraz
bekleyin, hemen dönerim, olur mu?
Yılmaz (45-50 yaşlarında): -Nereye abi? Karanlık çöktü baksana,
biz de gelelim seninle…
Abdurrahman (50-55 yaşlarında): -Her taraf enkaz, yıkıntı Tuncer! Nereye bu saatte, hayırdır?
Tuncer, ısrarcı olunmasını istemeyen bir ifadeyle: -Merak etmeyin, Zeynel'imi ve Zeynep’imi sağ salim gördükten sonra... Neyse, biraz bekleyin ya! “Hemen dönerim” diyorum, merak
etmeyin!
Trabzon Bulvarı boyunca etrafına
bakınarak yürüyen Tuncer’i merakla takip eden arkadaşları, O’nun Mehmet
Kasapkara Caddesine doğru yöneldiğini görünce iyice meraklanırlar.
Yılmaz:-Abi sen, Tuncer'in nereye gittiğini biliyor musun?
Abdurrahman: -Henüz değil… Bir süredir bir şeyler hissediyorum ama… Dur bakalım…
Yılmaz: -Nasıl yani, anlamadım?
Tuncer, gördüğü ilk camiye doğru yönelirken,
iblis hemen Tuncer’in yanına sokulur ve iniltiyle karışık bir sesle kendi
kendine söylenir gibi yapar.
İblis: -Ah kızım, canım kızım, nasıl kurtarabilirim seni güzel kızım! Aaah ah! Ben şimdi ne yapayım? Açlık bir yandan, susuzluk bir
yandan...
Tuncer: -Dur kardeşim, dur bir dakika! Nereye gidiyorsun böyle ağlayarak? Yardımcı olabileceğim bir şey varsa söyle! Enkaz altında kalan yakının mı var?
İblis: -Aaah ah! Sormayın, hiç sormayın! Canım kızım sabahtan beridir enkaz altında
ama elimden hiçbir şey gelmiyor. Yardıma gelen de yok! Şaşırdım kaldım, ne yapacağımı bilemiyorum. Üstelik yol yok, yardım yok, çadır yok, yemek yok, su yok, elektrik yok, doğal
gaz yok, tuvalet yok, banyo yok, yok ta yok, yok ta yok!..
Bulundukları yarden, Tuncer'le yanındakinin konuşmalarını duyamayan iki arkadaş, merakla bekleşirler.
Abdurrahman: -Yılmaz, görebiliyor musun? Tuncer, Yavuz Selim Camii önünde birisiyle
konuşuyor baksana!
Yılmaz: -Ciddi misin? Ben tam seçemiyorum da…
Abdurrahman: -Bekle, görünmeyelim şimdi! (Devamı yarın)
Yarın 10. Bölümde
görüşmek üzere…
Görüş
ve önerilerinizle birlikte, yazmış olduğumuz deprem diyaloglarına eklenebilecek
yaşanmışlıkları, bilgi ve fotoğrafları, paylaşılmak üzere sayfamızın altındaki
‘yorum girin’ bölümüne veya efraimasafdogan@gmail.com adresine
yazınız/gönderiniz lütfen!
Yorumlar
Yorum Gönder