Yer: Ankara Gölbaşı (2. Bölüm)
Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun adının dualarla ilan edilmesi, Saadet Partili seçmenlerin partilerine yönelik tepkilerinin de fitilini ateşler.
Salih (45-50 yaşlarında) ciddi bir ifadeyle: -Kendi
adıma konuşuyorum; uzun zamandır yüreğimde taşıdığım ağır bir yük vardı ve bu
yükten kurtulmak için, meğer çok beklemişim…
Genel merkez binamızın
önünde ve ne yazık ki, 'bizimkilerle' birlikte atılan o sloganları siz de
duydunuz… Partimizin kapatılmasıyla sonuçlanan 28 Şubat sürecinin o ağır havasını
belleklerimize kazıyan, hatta bugün bile çoğu zaman psikolojik bir sopa
olarak kullanılan 10 Yıl Marşını, sonra alakasız bir şekilde bağırdıkları, "Türkiye laiktir, laik kalacak!" sloganlarını duyunca, tepki göstermek
geçmedi mi içimizden?
Ahmet (55-60 yaşlarında): -Geçmez
olur mu? Şaşkınlıkla birlikte çok farklı duygularla sürekli olarak doldum, doldum, doldum... Ama hep sabrettim... Tabi, bu güne kadar...
Bekir (50-55 yaşlarında): -Çok masum görünse de; birilerinin, “Türkiye
laiktir, laik kalacak!” sloganını şakağımıza yıllarca bir silah gibi doğrulttuklarını nasıl unutabiliriz ki?
Ali Haydar: -Valla abi, onu bunu bilmem ama Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adaylığını duyan o türbanlı kadınların 10. Yıl Marşını hep bir ağızdan söylediklerini görünce, boğulacak gibi
oldum! Oysa, vaktiyle onların annelerinin başlarındaki örtüyü vahşice çekiştirip parçalayanların dillerinden düşürmedikleri 10. Yıl Marşını ve laiklik sloganlarını, şimdi o vahşilerle birlikte kendileri de söyler oldular... Utançlarla dolu o korkunç günleri unutmuş olabileceklerine ihtimal vermiyorum ya, neyse...
Salih: -Eee, o halde niye hiç
birimiz tepki göstermedik o akşam?
Bekir: -Ne yapabilirdik Salih
kardeşim? Kalabalıkların coşkusu karşısında kime sesimizi duyurabilirdik?
Kaldı ki, ben öyle bağırıp çağıran biri değilim ki, yapamam ben, hayâ ederim! Yok, yok korkaklık değil benim ki, bunu biliyorum… "Ya sabır!" der, beklerim... Evet, zamanı geldiğinde de sandığa
gider, orada söylerim ne söyleyeceksem…
İblis, arkadaşların sorgulama ve uyanış yüklü sohbetlerinin seyrini değiştirmekte geç kalmak istemez ve hemen yan masadan kafasını uzatarak sohbete ortak olur.
İblis: -Merhaba arkadaşlar! Sohbetinize
istemeden de olsa kulak misafiri oldum ama açık söyleyeyim; çok haklısınız!
Atılan o sloganlar, söylenen marşlar, kapanmış yaralarımızın tekrar açıldığı hissini
uyandırıyor olabilir… Ama bunları da aşmamız gerekmez mi sizce? Yani, oradaki
başörtülü kızlarımız, kadınlarımız, daha önce psikolojik birer silah olarak
kullanıldığını düşündüğünüz o marşların, sloganların bilincinde değiller ki! Sizin veya bizim
duygularımızı hissetmelerini beklememeliyiz onlardan… Kaldı ki, başörtülü kadınların, size göre
yaralayıcı olan o marşları okuyup, laiklik sloganları atmalarıyla, karşı tarafın psikolojik silahlarını ellerinden aldıkları da söylenebilir… Yanılıyor muyum?
Sessizlik…
Arkadaşlarının
ikna olmaya meyyal olduğunu hisseden Salih, buna izin vermek istemediği için
açık konuşur.
Salih: -.....
Yarın, diyalogumuzun devamında görüşmek
üzere…
Görüş ve önerilerinizi
sayfamızın altındaki ‘yorum girin’ bölümüne veya efraimasafdogan@gmail.com adresine
lütfen yazınız!
Yorumlar
Yorum Gönder