TİLKİ TV.

 

Yer: Malatya Doğanşehir

 

Anadolu Tarihinin bilinen en büyük iki depremi, ağır kış koşulları içinde aynı gün ve peş peşe meydana gelmesine rağmen, devletin ve milletin bütün imkanlarıyla deprem bölgelerine çok çabuk ulaştığına şahit olunurken, diğer taraftan; suret-i haktan görünüp sürekli pusuda bekleyenlerin, depremi bile büyük bir fırsat bilerek, yıkıcı ve kışkırtıcı yalanlarını fütursuzca söylemelerine de şahit olunur.

Zülfü (25-30 yaşlarında): -Niye kızıyorsun baba, adamlar haberci…

Hüseyin (55-60 yaşlarında): -Oğlum, biraz önce yanlarına vardım, içlerinden birisi çocuklarla gizli gizli konuşuyordu! “Ne konuşuyorsunuz? Diye sordum, hemen dağıldılar! Ali Ekber'in oğlu Nesim de şahittir, O da gördü... Madem bunlar haberci, o zaman niye bizimle değil de çocuklarla konuşuyorlar? Hım? 

Cafer (30-35 yaşlarında) hayretle: -Nasıl yani? Çocuklarla gizli ne konuşabilirler ki? Sonuçta büyük bir deprem oldu, hepimizin cenazeleri var, insanlar perişan olmuş, evimiz barkımız yıkılmış, onlar da bunu haber yapmaya gelmişler işte, işleri bu... Eşek değiller ya, bize de sorarlar herhalde...

Erkenek Mahallesinden bazı gençleri, elinde mikrofon (iblis) ve kamerayla dolaşan bir grubun etrafını sararak onlarla münakaşa ettiklerini gören Cafer, çöktüğü yerden doğrularak heyecanla olay yerine doğru koşar.

Cafer: -Şşşş! Tamam, sakin ol! Ne oldu Nesim, niye bağırıyorsun misafirlerimize, ayıp değil mi?

İblis, elindeki mikrofonu kapatır ve Nesim'den önce atılır: -Olur olur, kızmayın delikanlıya, bizi yanlış anladı herhalde!

Nesim (18-20 yaşlarında) heyecanlı ve tedirgin: -Ben duydum lan! Aha buradakilerin hepsi de duydu, yalan söyleme!

Cafer: -Sesini yükseltme Nesim! Gazeteci kardeşlerimiz bizim misafirimiz sayılır...

Nesim: -Ne misafiri Cafer abi! Bunlar başka bir amaçla gelmişler buraya... Hepimiz duyduk ve gördük… Üstelik, para karşılığında çocuklara yalan söylemelerini teklif ettiler!

İblis, konuyu değiştirme kaygısıyla: -Tamam arkadaşlar, yanlış anlaşıldıysak hepinizden özür dileriz! Ama artık bırakın da işimizi yapalım. Doğanşehir’in halini haber yapalım ki, tüm Türkiye görsün ve daha fazla yardım gelsin buralara... Yoksa istemiyor musunuz?

Cafer, muhabiri inandırıcı bulmayınca, Nesim'e dönerek: -Ne duydun Nesim? Ne gördün ki bu kadar celallendin, hele bir anlat bakalım.

Hasan Ali (20-22 yaşlarında) heyecanla araya girip, iblisin yanındaki genç kadını da işaret ederek: -Nesim doğru söylüyor abi, bunlar yalancı! Aha bu bayan var ya, çocuklara dönüp; “çocuklar, içinizden birisi kameraya bakıp, devletten hiç yardım görmedik, hava çok soğuk, çadırımız bile yok! Açız ve üşüyoruz derseniz, çok daha fazla yardım gelir!" dedi. Sonra, çocuklardan birisi, “yapma abla! Bu çadırlar Kızılay’ımızın" Başka bir çocuk da, "üç öğün yemeğimizi veriyor devlet" deyince, bizim Fikret de, "Kaymakamlıktan gelen ağabeylerimiz ablalarımız, ihtiyaçlarımızı not alırken, battaniye de dağıttılar... Zaten askerlerimiz geceden beri buradalar." dedi. İşte tam o sırada, elinde mikrofon tutan aha bu adam hemen araya girdi ve cebinden çıkardığı paraları gizlice çocuklara gösterdi, hepimiz gördük! Bu yüzden arkadaşlarla müdahale ettik... Abi bu yalancılara söyle, hemen gitsinler mahallemizden!

Haklı tepkilerden korkarak iblisin yanına iyice sokulan kadın muhabirin acınası hali, Cafer'in dikkatinden kaçmaz.

Cafer: -Bacım, siz hangi kanaldan geliyorsunuz?

Kadın muhabir (20-25 yaşlarında): -Tilki Tv...

Cafer: -Yaaa öyle mi? Bak bacım! Biz, iki büyük depremi aynı günde peş peşe yaşadık. Evlerimiz başımıza yıkıldı! Canımızı zor kurtardık! Yakınlarımızı, akrabalarımızı, arkadaşlarımızı kaybettik ama vicdanımızı kaybetmedik! Mevsim kış, hava soğuk, her yerde kar var, evimiz yok ama devletimiz var, aç değiliz, açıkta değiliz şükür... Elbette ki, depremzede olarak hala bir çok şeye ihtiyacımız var ama size hiç ihtiyacımız yok! Anladığım kadarıyla, sizin gazetecilik dışında başka görevleriniz de var! Gördünüz işte, çocuklar bile bunun farkında... Hadi bakalım hadi, hadi, hadi! Başımızı belaya sokmadan çekin gidin buradan! Sizi buralarda bir daha görürsem, ikaz etmem, ona göre!

İblis, yanındaki kameraman ve kadın haberciyle birlikte hızla uzaklaşırken, Doğanşehirli gençler de, sosyal medyadan paylaşmak üzere, birer muhabir edasıyla Tilki Tv. ekibinin neden kaçarak uzaklaştıklarını heyecanla anlatırlar.

Bu arada küçük çocuklar da iblis ile ekibinin arkasından, "yalancı, yalancı" diye bağırarak oyun oynar ve eğlenirler... 

 

Yakında, deprem sonrasında maksatlı olarak ortaya atılan diğer yalanlara ilişkin diyalogumuzda görüşmek üzere…

                                                                 

Görüş ve önerilerinizi sayfamızın altındaki ‘yorum girin’ bölümüne veya efraimasafdogan@gmail.com adresine lütfen yazınız!

Yorumlar