KIZILAY NEREDE?

 

Yer: Pazarcık 

Yıkılan evinin biraz ötesindeki Kızılay çadırının önünde, UMKE gönüllüsü doktor tarafından muayenesi yapılan edebiyat öğretmeni Behiye, depremde yaşadığı ilk dakikaları anlatır. 

Behiye (55-60 yaşlarında) ağlayıp titreyerek: -Unutulur gibi değil kızım, bu mümkün değil! Sabahın köründe karanlıkları yırtan o çığlıkları nasıl unutabilirim? Kadınların ve çocukların birbirine karışan bağrışma sesleri hala kulaklarımda çınlıyor! Şehrin orta yerinden geçen yol boyunca, hayalet gibi duran yükseltiler arasından büyük gürültülerle ve toz bulutları içinde çöken binaların görüntüsü ise, kıyamet sahnesi gibiydi!

Doktor Şükriye (30-35 yaşlarında) ağlamaklı: -Çok zor! Biliyorum çok zor ama bakın, devletimiz ve milletimizle birlikte sizin yanınızdayız işte. Bu zor günleri de aşacağız göreceksiniz...

Ekibiyle birlikte çadıra yaklaşan ibis, yakın kamera çekiminin başladığı işaretini aldıktan sonra: -Devlet mi? Eskiden devlet denildiğinde, aklımıza ilk gelen asker olurdu... Daha önce de çok deprem felaketi gördük, sel felaketi gördük! O zamanlar ilk yardıma koşanlar de hep askerler olmuştu... Ama şimdi... Hım, bak bakalım görebiliyor musun?

Doktor Şükriye: -Yapmayın! Ben...

İblis araya girerek: -Hiç kendinizden bahsetmeyin! Bugün depremin üçüncü günü ve ben bir tane bile asker görmedim! Bakın bakalım, Kızılay nerede? Sen görebiliyor musun? Çadır bile yok ya, çadır, çadır!

Çekim yapan kişi (40-45 yaşlarında) hemen atılır: -Enkazdan öncelikli olarak Ak Partililer çıkarılıyormuş, haberiniz var mı? 

Behiye: -Ama bu çok büyük ve çok tehlikeli bir yalan! Maksatlı bu ya...

Çekim yapan kişi sözünü keserek: -Hanımefendi! Ümit Özdağ söyledi duymadınız mı?

İblis, cevap verilmesine izin vermeyerek: -Hadi Ümit Özdağ'a inanmadınız diyelim; e Ahmet Davutoğlu da söyledi bunu... Ne yani O da mı yalan söylüyor?

Sessizlik...

Çekim yapan kişi: -Bakın ben daha da acı bir şey söyleyeyim mi? Evet, Alevilerin olduğu yerlere yardımlar engelleniyormuş! Cumhuriyet Gazetesi'nin haberi bu... 

Behiye: -Cumhuriyet Gazetesi mi? Hayatta inanmam! Sizin bu söy...

İblis hemen araya girer: -Peki, sığınmacıların ne yaptıklarını biliyor musunuz? Cesetlerin kollarını kesip altınlarını çalıyorlar! Yaaa, siz hala devletten bahsediyorsunuz, nerede devlet? 

Behiye ağlayarak: -Yeter! Kimsiniz siz ya! Gidin buradan, kaybolun! Ben de burada yaşayan bir Aleviyim işte! Sizin ne amaçla bura geldiğinizi şimdi anladım, defolun gidin! Kızılay çadırın önünde olmamıza rağmen, "Kızılay nerede?" diye sorabiliyorsunuz ya... Pis yalancılar sizi! Burada yaşayan...

Behiye'nin ağır sözlerini ve devamında söylediklerini duymazdan gelen iblis ve ekibi, kamerayı kapatıp oradan uzaklaşırken kendi aralarında umarsızca konuşurlar. 

İblis: -Montaj yaparken, Ahmet Davutoğlu'nun adını çıkarmayı unutmayın! Bu arada, Kızılay çadırının yakın çekimini yapmadın değil mi? Kılıçdaroğlu'nun durumuna düşmeyin sonra! 

Çekim yapan kişi: -Yok efendim yok, dediğiniz gibi yakın çekim yaptım. Çadır olduğu bile belli olmayacak merak etmeyin! Kadının da, ağladıktan sonra söylediklerini sildik mi tamamdır...

İblisin çantasını taşıyan kişi (25-30 yaşlarında): -Tam yeriydi aslında; hani şu 'valiliğin İBB'yi Hatay'dan çıkarmak istediğini' de söyleseydiniz diyorum... 

İblis: -Yok, onu Hatay'da başkasına söyletirim ben, sen merak etme!


Yakında, deprem sonrasında maksatlı olarak ortaya atılan diğer yalanlara ilişkin diyalogumuzda görüşmek üzere…

                                                                 

Görüş ve önerilerinizi sayfamızın altındaki ‘yorum girin’ bölümüne veya efraimasafdogan@gmail.com adresine lütfen yazınız!

 

Yorumlar