GOL DEĞİL; TIRAŞ MAKİNESİ...

 

 Yer: Kırklareli    

 

İki yakın arkadaş, öğlen vakti Kırklareli Sancaktar Caddesi'nden stadyuma doğru yürürken sohbet ederler

Ramiz (45-50 yaşlarında): -E anlamam be ya! Zaman daraldı, şunun şurasında ne kaldı ki… Ha Mustafa? Yanlış mıyım, ne dersin be ya?

Mustafa (50-55 yaşlarında): -Neye az kaldı Ramiz, maça mı?

Ramiz: -Ne maçı be gızanım ya! Yuh! İki saattir konuşuyorum burada. Boşuna mı konuşurum be ya? Seçime diyorum, az kaldı diyorum, bizimkiler diyorum, hala düşünür diyorum…

Mustafa: -Düşünsünler, bırak! Biz de düşünüyoruz işte, kötü mü?

Ramiz: Sen ne düşünürsün be ya?

Mustafa: -Onların düşünemediklerini!

Remiz: -Onlar her şeyi düşünemez be ya! Meraka etme sen... Eeepsi akıllı adamlar; Atatürkçü, laik, okumuş adamlar... Sen kimsin ki onların düşünemediklerini düşünürsün be ya?

Mustafa: -“Faik abimiz" diyorsun, "bizim yerimize düşünür” diyorsun yani, öyle mi?

Ramiz: -Kadro sağlam abim be ya! Aday da belli, eeyecan tavan be abi ya! Alırız maçı, inanırım ben...

Mustafa: -Bana bak Ramiz, “sağlam” dediğin kadrodan sana birkaç kişiyi sayayım mı şimdi? Bakalım sağlam mı, değil mi... Kızmaca yok ama!  Söz mü?

Ramiz: -E say bakalım! 

Mustafa: -E aatırladığım kadarıyla FETÖ'nün kaset kumpasına kurban giden Deniz Bey'in yerine zorla transfer edilen ve "gol makinesi olacak" denilen Kemal, on sezondur tek gol atamadı be ya! Gol makinesi diye geldi; tıraş makinesi çıktı…

Sana göre 'sağlam takım'ın sağlam oyuncusu Faik’i en son nerede görmüştük aatırlar mısın gızanım? eski Merkez Bankası başkanıyla birlikte, İMF’nin tefecileriyle gizlice bir otel odasında basıldığında görmüştük, aatırladın mı? Şimdi sen bu adama devletin kasasını teslim eder misin? 

Ünal ÇEVİKÖZ’ü bilir misin be gızanım? Niye başını eğdin kardeşim? Yüzüme bak! Aani, Azerbaycan'a yardım etmemizi ayıplamıştı, suçlamıştı devletimizi! Mavi Vatanımız konusundaki aaklarımızı yok sayarak Yunan'ı tutmuştu be ya! Iım, ağlatmıştı ikimizi!

Kısa bir sessizlikten sonra, Mustafa konuşmasına devam eder: -Tamam, Ramiz’im kızma be ya! O bahsettiğin kadrodan en çok kime güvendiğini söyle, onu konuşalım be ya! Üzülme be kızanım! Kaldır başını, bak bana! İstanbul’da terör eylemi yapan, Suriye sınırından topraklarımıza attıkları havanlarla vatandaşlarımızı şehit edenler kim be kardeşim? E bütün dünya biliyor ya…

Ha, bizim kadrolara bakılırsa, PKK da, PYD de terör örgütü değilmiş! Öyle değil mi Ramiz’im? Hım, gızanım söyle! Sezgin’i bilir misin? Hani eski Diyarbakır Barosu başkanı vardı ya? Ha, işte O da; Gılıçdaroğlu da PYD’yi terör örgütü olarak görmediklerini açık açık söylemediler mi? 

    Başını yerden kaldırmadan dinleyen Ramiz’in haline acıyan Mustafa sesini yumuşatır ve şefkate: -Üzülme kardeşim be ya! Biz, bööle ayallerle kendimizi avuttukça O’nlar da Atatürk’ümüzün arkasında saklanarak seni, beni, bizi rahatça gandırıyolar işte... Üzülme be Ramiz! Doğrul ve bakıver bana! Eep kendini cezalandırma be ya! Başımızı yere eğdirenleri cezalandırmanın vakti gelmedi mi?  

İblis (sinsice ikilinin yanına yaklaşarak): -Parti yönetimine olan kızgınlığımızı, Atatürk’ümüzün emanetine zarar verecek şekilde CHP'nin kurumsal kimliğine yöneltmeyelim arkadaşlar. Haksız ve ağır eleştiriler, herkesten çok partimize zarar veriyor! Yönetimler gelip geçicidir ama partimizin ilelebet yaşaması için bizim de ilelebet partimizin arkasında durmamız gerekmez mi? Biz dimdik ayakta durmazsak, partimiz de ayakta duramaz.

Kısa süreli bir sessizlikten sonra Ramiz tanımadığı muhatabının gözlerine kilitlenerek konuşmayı sonlandırır.

Ramiz: -Öyle mi be ya? Atatürk’ümüzün arkasında saklanarak, aala bizi kandırabileceklerini sanırlar be ya! O çok eskidendi gızanım, çook...

 

Yakında, başka bir diyalogumuzda görüşmek üzere…

                           

Görüş ve önerilerinizi sayfamızın altındaki ‘yorum girin’ bölümüne veya efraimasafdogan@gmail.com adresine lütfen yazınız!

Yorumlar